Kontrol Sistemleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kontrol Sistemleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2025 Çarşamba

CAN Bus Fiziksel Katmanı Nedir?

Otomotiv endüstrisinden endüstriyel otomasyona kadar pek çok alanda yaygın olarak kullanılan CAN Bus (Controller Area Network), güvenilirliği ve dayanıklılığıyla ön plana çıkar. Ancak bu protokolün arkasındaki en temel yapı taşı fiziksel katmanıdır. Bu yazıda, CAN Bus'ın fiziksel katmanını detaylı şekilde ele alacağız. 😊

Diagram showing the CAN Bus physical layer with twisted pair wiring, terminator resistors, and transceiver between microcontroller and bus lines

📚 Fiziksel Katman Neyi İfade Eder?

OSI modelinde "Fiziksel Katman" (Physical Layer), verilerin elektriksel ve fiziksel taşıma biçimidir. CAN Bus özelinde bu, veri hattının nasıl sinyal taşıdığı, hangi kabloların kullanıldığı, napaj (power supply) düzenlemeleri ve elektriksel gürültüye karşı önlemleri içerir.

📏 CAN Bus Fiziksel Katman Bileşenleri

İyi bir CAN haberleşmesi için, aşağıdaki temel bileşenlerin doğru şekilde yapılandırılması gerekir:

  • Diferansiyel Hatlar (CAN_H ve CAN_L): İletim sırasında voltaj farkı üzerinden veri taşır. Bu sayede elektromanyetik parazitlere karşı dirençlidir.
  • Transceiver (Alıcı-Verici): Mikrodenetleyici ile CAN hattı arasında köprü görevi görür.
  • 120 Ohm Sonlandırıcı Dirençler: Veri hattının her iki ucuna bağlanır. Yansıma (refleksiyon) engellenir.
  • Bükümlü Çift Kablo (Twisted Pair): Gürültüye karşı koruma sağlar.
  • Topraklama (Ground): Gerilim farklarını dengelemek için ortak referans noktasıdır.

🧪 Voltaj Seviyeleri ve Sinyal Yapısı

CAN haberleşmesinde kullanılan iki temel voltaj seviyesi şunlardır:

Durum CAN_H CAN_L Diferansiyel Voltaj (Vdiff)
Recessive (Boşta) ~2.5V ~2.5V 0V
Dominant (Aktif) ~3.5V ~1.5V ~2V

Bu diferansiyel sinyal yapısı sayesinde, CAN Bus oldukça sağlam bir iletişim sunar.

🛡️ Elektromanyetik Uyumluluk ve Koruma

CAN Bus kabloları, dış ortamda oluşabilecek elektromanyetik gürültüye karşı bükümlü çift (twisted pair) olarak döşenir. Gerekirse bu kablolar shielding (ekranlama) ile daha da korunabilir.

🔌 Kablolama Kuralları

Aşağıdaki kurallar CAN hattının sağlıklı çalışması için oldukça kritiktir:

  • Kablolama lineer (doğrusal) olmalıdır, dallanmalardan kaçınılmalıdır.
  • Hattın iki ucunda 120Ω sonlandırma mutlaka olmalıdır.
  • Toplam kablo uzunluğu 500m’yi geçmemelidir (10kbps için).
  • Bağlantı noktaları 1m’den uzun olmamalıdır.

⚙️ Hız ve Kablo Uzunluğu İlişkisi

Veri Hızı (kbps) Maksimum Kablo Uzunluğu
1000 kbps 40 m
500 kbps 100 m
250 kbps 250 m
125 kbps 500 m
50 kbps 1000 m

🔧 CAN Transceiver Seçimi

CAN transceiver’lar, mikrodenetleyiciler ile CAN hattı arasında fiziksel bağ kurar. Aşağıdaki özelliklere dikkat etmek gerekir:

  • ISO 11898-2 uyumluluğu
  • EMI performansı
  • Çalışma sıcaklık aralığı
  • Standby ve düşük güç modları

Popüler transceiver örnekleri: TJA1050, SN65HVD230, MCP2551.

❓ CAN Bus Fiziksel Katmanı Sık Sorulan Sorular

  • CAN_H ve CAN_L ters bağlanırsa ne olur? Genellikle sistem çalışmaz, ama transceiver zarar görmez.
  • Tek direnç yeterli mi? Hayır, her iki uçta 120 ohm olmalı. Aksi halde yansıma oluşur.
  • Toprak bağlantısı olmazsa ne olur? Gerilim farkları iletişimi bozabilir. Ortak ground önerilir.

🔖 Terimler Sözlüğü

Terim Açıklama
CAN_H Yüksek seviyeli CAN hattı
CAN_L Düşük seviyeli CAN hattı
Transceiver Veri alışverişini gerçekleştiren alıcı-verici devre
Diferansiyel Sinyal İki hat arasındaki voltaj farkına dayalı iletişim
Sonlandırma Direnci Veri hattı ucuna takılan 120Ω direnç

📌 Ekstra Kaynaklar

22 Haziran 2025 Pazar

Steer-by-Wire Nedir? 🚗 Elektronik Direksiyonun Geleceği

Steer-by-Wire Nedir? 🚗 Elektronik Direksiyonun Geleceği

Otomotiv teknolojisi her geçen gün daha dijital ve daha akıllı hale geliyor. Bu dönüşümün en dikkat çekici parçalarından biri ise “Steer-by-Wire” yani elektronik kontrollü direksiyon sistemleri. Peki bu sistemler nasıl çalışır? Neden giderek daha fazla araçta tercih ediliyor? Güvenli mi, pratik mi, pahalı mı? Tüm detaylara bu yazımızda değiniyoruz.

Illustration of a modern steer-by-wire system with electronic steering wheel and actuator-based wheel control.

🧩 Steer-by-Wire Ne Demek?

Steer-by-Wire, geleneksel mekanik direksiyon sistemlerinde bulunan direksiyon mili, dişli kutusu ve bağlantı çubukları gibi mekanik bağlantıların yerini elektronik bileşenlerin aldığı bir sistemdir. Yani direksiyon simidi ile tekerlekler arasında artık fiziksel bir bağlantı bulunmaz.

Bu sistemde sürücünün direksiyonu çevirme hareketi sensörlerle algılanır, kontrol ünitesi (ECU) bu veriyi işler ve tekerleklere gerekli dönüş komutu, elektrik motorları aracılığıyla iletilir.

⚙️ Steer-by-Wire Nasıl Çalışır?

Steer-by-Wire sistemi genel olarak şu bileşenlerden oluşur:

  • Direksiyon Açısı Sensörü: Sürücünün çevirdiği direksiyon açısını ölçer.
  • ECU (Elektronik Kontrol Ünitesi): Alınan veriyi işler, gerekli komutları üretir.
  • Aktüatörler: Tekerleklerin açısını değiştiren elektrik motorlarıdır.
  • Geri Bildirim Mekanizması: Direksiyon simidine yapay kuvvet hissi verir (örneğin yol direncini hissettirme).

🛡️ Güvenlik Ne Durumda?

Direksiyon gibi kritik bir sistemin elektronikleştirilmesi doğal olarak bazı güvenlik endişelerini de beraberinde getiriyor. Ancak otomotiv sektörü, bu tür sistemlerin ISO 26262 gibi fonksiyonel güvenlik standartlarına uygun olarak tasarlanmasını zorunlu kılıyor.

Steer-by-Wire sistemlerinde yaygın olarak aşağıdaki güvenlik önlemleri alınır:

  • Çift yedekli sensörler
  • Çift işlemcili ECU’lar
  • Acil durumlarda kontrolü sürücüye veren fail-operational yapılar
  • Batarya veya enerji kesintisinde geçici mekanik kontrol opsiyonu (hibrit sistemler)

🚀 Avantajları Neler?

Steer-by-Wire sisteminin sunduğu avantajlar oldukça dikkat çekicidir:

  • Ağırlık Azalması: Fiziksel bağlantılar ortadan kalktığı için sistem hafifler.
  • Daha Az Yer Kaplama: Direksiyon miline ihtiyaç kalmadığı için tasarım esnekliği artar.
  • Kişiselleştirilebilir Sürüş: Direksiyon sertliği, dönüş açısı gibi parametreler yazılımla ayarlanabilir.
  • Otonom Sürüş Uyumlu: Elektronik sistem, otonom sürüş algoritmalarına kolayca entegre edilebilir.

🔧 Dezavantajları da Var mı?

Elbette. Her teknolojide olduğu gibi Steer-by-Wire sistemlerinin de bazı dezavantajları mevcut:

  • Maliyet: Gelişmiş elektronik bileşenler nedeniyle ilk yatırım maliyeti yüksektir.
  • Algısal Güven: Sürücüler fiziksel bağlantı olmayışını ilk etapta garipseyebilir.
  • Enerji Bağımlılığı: Sistemin düzgün çalışması için sürekli elektrik beslemesi gerekir.

🔄 Geleneksel Direksiyon ile Farkları

Özellik Geleneksel Direksiyon Steer-by-Wire
Fiziksel Bağlantı Var Yok
Geri Bildirim Doğal, mekanik Yapay (force feedback)
Yedeklilik Genelde yok Elektronik yedeklilik
Tasarım Özgürlüğü Kısıtlı Yüksek

📈 Gelecekte Nerelerde Kullanılacak?

Şu anda Steer-by-Wire sistemleri çoğunlukla premium segmentte veya elektrikli araçlarda karşımıza çıkıyor. Ancak teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte aşağıdaki alanlarda daha fazla görmemiz bekleniyor:

  • Otonom Araçlar
  • Ağır vasıtalar (otobüs, kamyon)
  • Tarım ve inşaat araçları

🛠️ Hangi Markalar Kullanıyor?

Steer-by-Wire sistemlerini uygulayan bazı öncü üreticiler:

  • Infiniti: Q50 modelinde Direct Adaptive Steering teknolojisi
  • Tesla: Cybertruck için yoke-style steer-by-wire planı
  • Nissan: Otonom test araçlarında yaygın kullanım

🧠 Yazılım ve Kalibrasyonun Rolü

Steer-by-Wire sistemlerinde yazılım; sürücü geri bildirimi, dönüş sertliği, direksiyon davranışı gibi pek çok unsuru belirler. Bu nedenle yazılım kalibrasyonu hem güvenlik hem sürüş keyfi açısından kritik rol oynar.

Yapay zeka destekli sistemlerde, sürücünün sürüş stiline göre adaptif davranışlar bile mümkün hale gelmektedir.

🔮 Sonuç: Direksiyonun Geleceği Burada mı?

Steer-by-Wire sistemleri otomotiv endüstrisinin dijitalleşmesinin önemli bir parçası. Hem otonom sürüşe hazırlık, hem de kullanıcı deneyimini artırmak açısından ciddi potansiyel taşıyor.

Ancak yaygınlaşması için hem maliyetlerin düşmesi hem de kullanıcı güveninin artması gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda bu sistemin daha fazla modelde karşımıza çıkması oldukça muhtemel. 🚘

🔖 Terimler Sözlüğü

Terim Açıklama
ECU Electronic Control Unit, kontrol birimi
Aktüatör Elektriksel komutla mekanik hareket üreten bileşen
Force Feedback Geri bildirim için uygulanan yapay direnç hissi
ISO 26262 Otomotiv için fonksiyonel güvenlik standardı

📌 Ekstra Kaynaklar

Otomobillerin Dili: CAN Bus Protokolü Nedir?

🚗 Otomobillerin Dili: CAN Bus Protokolü Nedir?

Modern otomobiller, sadece motor ve direksiyon gibi mekanik bileşenlerden ibaret değil. Aracınızda onlarca elektronik kontrol ünitesi (ECU) bulunur. Bu üniteler birbiriyle sürekli veri alışverişi yapar: Hız bilgisi, fren durumu, motor sıcaklığı, hava yastığı tetik durumu... Hepsi anlık olarak paylaşılır.

Peki tüm bu iletişim nasıl oluyor?
Cevap: CAN Bus (Controller Area Network) protokolü!

Bu yazıda, otomotiv dünyasında en yaygın kullanılan veri haberleşme protokolü olan CAN Bus’un ne olduğunu, nasıl çalıştığını, hangi alanlarda kullanıldığını ve örnek veri yapısını öğreneceksiniz. Teknik terimleri sadeleştirerek, anlaşılır bir dille aktarıyoruz 😊

Car systems connected through CAN Bus showing data flow between ECUs and dashboard controls.

🧭 CAN Bus Nedir?

CAN (Controller Area Network), Bosch firması tarafından 1980’lerde geliştirilen, araç içi elektronik sistemlerin birbiriyle hızlı ve güvenli haberleşmesini sağlayan bir protokoldür.

CAN Bus, çoklu cihazların (multi-master) birbirini beklemeden haberleşmesine olanak tanır. Tek bir veri yolu (bus) üzerinde tüm kontrol üniteleri konuşabilir.

🧩 Temel Özellikleri

ÖzellikAçıklama
Veri YönüÇift yönlü (multi-master)
Veri Hızı10 kbps - 1 Mbps (standart CAN), 5 Mbps (CAN FD)
Fiziksel KatmanDiferansiyel sinyal (CAN_H - CAN_L)
Veri Formatı11-bit veya 29-bit ID + veri (max 8 byte / CAN FD ile 64 byte)
Hata KontrolCRC, ACK, Bit stuffing

🧠 Nasıl Çalışır?

CAN Bus, çok noktaya yayın (broadcast) mantığıyla çalışır. Bir cihaz (örneğin fren sistemi) bir mesaj yayınladığında, veri yoluna bağlı tüm diğer cihazlar bu mesajı alır.

CAN Mesaj Yapısı (Standart Format):

| Başlık (ID) | Kontrol | Veri | CRC | ACK | End |
  • ID: Mesajın kimliği (öncelik içerir)
  • Veri: 0–8 byte (CAN FD ile 64 byte)
  • CRC: Hata kontrol kodu
  • ACK: Onay biti (alıcılar tarafından set edilir)

Örnek:

  • ID: 0x120 → Motor Devir Bilgisi
  • Veri: 0x0F 0xA0 → 4000 RPM
  • ACK: Başarılı iletim

🚘 Nerelerde Kullanılır?

CAN Bus sadece otomobillerde değil, birçok alanda kullanılır:

  • Otomobiller (ABS, ECU, ESP, Klima)
  • Tarım makineleri
  • Raylı sistemler
  • Sanayi otomasyonu
  • Elektrikli bisikletler ve scooter’lar
  • Tıbbi cihazlar

⚖️ CAN Bus ile ARINC 429 Karşılaştırması

ÖzellikCAN BusARINC 429
YönÇift yönlüTek yönlü
Master tipiMulti-masterPoint-to-point
Veri Uzunluğu8-64 byte32 bit sabit
Hata TespitiCRC + ACKParity biti
Kullanım AlanıOtomotivHavacılık

🔄 Arbitration: Kim Önce Konuşur?

CAN Bus sisteminde aynı anda iki cihaz konuşmak isterse, önceliği daha yüksek olan ID kazanır. Bu işleme arbitration (çekişme çözümü) denir.

Örnek: 0x100 (düşük ID) ve 0x3F0 (yüksek ID) aynı anda veri göndermek ister. 0x100 kazanan olur çünkü daha “önemli” sayılır.

🧪 Gerçek Hayat Senaryosu

Fren pedalına bastığınızda şu olur:

  1. Fren sensörü 0x300 ID’li bir mesaj yayınlar: “Pedala basıldı”
  2. ESP, ABS, Motor ve Gösterge Paneli bu mesajı alır.
  3. ESP freni optimize eder, gösterge paneli uyarı verir.

Tek mesaj, çoklu tepki. CAN Bus’ın en büyük avantajı budur!

🧰 Donanım Tarafı

  • CAN_H ve CAN_L olmak üzere iki telli diferansiyel yapı
  • Her iki uçta 120Ω sonlandırma direnci
  • Transceiver örnekleri: MCP2551, TJA1040

🛠️ Geliştiriciler İçin

CAN Bus ile çalışmak isteyenler için bazı öneriler:

  • Arduino + MCP2515 modülü
  • STM32 microcontroller + HAL kütüphaneleri
  • PCAN-USB dongle ile analiz
  • CANoe veya SavvyCAN yazılımları

🎯 Sonuç

CAN Bus, otomotiv sektörünün haline gelmiştir. Hızlıdır, güvenlidir, yaygındır. Bir otomobilin kalbinde hangi verilerin aktığını anlamak için CAN Bus’u anlamak şart.

Bir mühendis, tekniker ya da meraklı biriyseniz, CAN Bus öğrenmek size otomotiv sistemlerinin işleyişini anlamada büyük bir pencere açacaktır.

🔖 Terimler Sözlüğü

TerimAnlamı
IDMesaj kimliği ve önceliği
CRCVeri bütünlüğü kontrolü
ACKMesajın alındığını onaylayan bit
ArbitrationÇekişme çözümü, öncelik sırası
Multi-masterBirden fazla cihazın veri gönderebilmesi

📌 Ekstra Kaynaklar

🎨 Görsel Önerisi

Prompt (Görsel üretimi için):
"A modern car dashboard showing interconnected ECUs via CAN Bus, with data flowing in lines between components like ABS, engine, and infotainment systems. Realistic horizontal digital illustration."

Alt Text:
Car systems connected through CAN Bus showing data flow between ECUs and dashboard controls.

21 Haziran 2025 Cumartesi

Gökyüzünde Konuşan Sistemler: ARINC 429 Protokolü Nedir? (Temel Anlatım ve Örneklerle)

✈️ Gökyüzünde Konuşan Sistemler: ARINC 429 Protokolü Nedir?

Havacılık sektörü, veri güvenliği ve tutarlılığı açısından en hassas endüstrilerden biridir. Uçakta yüzlerce sistem aynı anda çalışır; pilotun önündeki ekranlardan uçuş kontrol yüzeylerine kadar her şey, dakik hesaplamalar ve kesin bilgi akışıyla işler.

Peki, bu sistemler birbiriyle nasıl haberleşiyor?
Cevap: ARINC 429 protokolü!

Bu yazıda, ARINC 429’un ne olduğunu, nasıl çalıştığını, nerelerde kullanıldığını ve örnek veri formatlarını sade bir dille anlatacağız. Havacılığa meraklı biri ya da bu alana giriş yapmak isteyen biri için temel bir ARINC 429 rehberi olacak 😊

Cockpit view showing ARINC 429 data flow from aircraft sensors to cockpit instruments and flight recorder

🧭 ARINC 429 Nedir?

ARINC (Aeronautical Radio, Incorporated) 429, uçak içindeki elektronik sistemlerin birbiriyle veri alışverişi yapmasını sağlayan, bir yönlü (unidirectional), seri haberleşme protokolüdür.

“O zaman USB kablosu gibi bir şey mi?”
Aslında benziyor ama çok daha güvenli, sağlam ve havacılık şartlarına özel tasarlanmış bir sistemdir.

🧩 Temel Özellikleri

ÖzellikAçıklama
Veri YönüTek yönlü (1 gönderici ➝ 1 veya daha fazla alıcı)
Veri Hızı12.5 kbps veya 100 kbps (yaygın olan 100 kbps)
Fiziksel KatmanDiferansiyel sinyal (RS-422 tabanlı)
Veri FormatıHer veri 32 bittir
Bağlantı TipiPoint-to-point veya Multi-drop

🧠 Nasıl Çalışır?

ARINC 429'da her veri iletimi 32 bitlik kelimeler (word) halinde yapılır. Her bir kelime belirli alanlara ayrılmıştır.

📦 ARINC 429 Veri Yapısı

| 31   | 30-29 | 28-27 | 26-11              | 10-9 | 8-1    | 0     |
| Parity | SSM | SDI | Veri (Data) | RT | Label | Parity |
AlanBit NoAçıklama
Label1-8Hangi verinin gönderildiğini belirten etiket (ör: hız, irtifa)
SDI9-10Kanal seçici (opsiyonel)
Data11-29Asıl veri kısmı (ör: 300 knots)
SSM30-31Verinin durumu (normal, hata, geçersiz vb.)
Parity32Veri doğrulama biti (tek sayıda 1 için)

Örnek:

  • Label: 203 → Hava Hızı
  • Data: 300 knots
  • SSM: 00 → Normal veri
  • Parity: 1 → Hataları tespit etmek için

✈️ Nerelerde Kullanılır?

ARINC 429, özellikle sabit kanatlı uçaklarda (örneğin Airbus, Boeing) kullanılır. Aşağıdaki sistemlerde yaygın olarak görülür:

  • Uçuş yönetim sistemleri (FMS)
  • Otomatik pilot
  • Navigasyon cihazları (IRS, GPS)
  • Hız sensörleri (Pitot tüpleri)
  • Işık sistemleri
  • Uçuş veri kaydedicileri (black box)

🔄 Neden Tek Yönlü?

ARINC 429’un tek yönlü olması, karmaşayı azaltır ve güvenliği artırır.

Sistem şöyle işler:

  • Veriyi sadece bir cihaz gönderir.
  • Birden fazla cihaz aynı veriyi dinleyebilir.

Örnek: “Hava hızı 300 knots” bilgisi bir sensörden çıkar, aynı anda otopilot, ekranlar ve black box bu veriyi alır.

🧪 Senaryo ile Açıklama

Hayal edin:

  • Uçakta bir hava hızı sensörü var.
  • Bu sensör, ARINC 429 üzerinden veri gönderiyor.
  • 3 sistem bu veriyi dinliyor: Otomatik pilot, ekranlar, kara kutu

Gönderilen veri:

  • Label: 203
  • Data: 300 knots
  • SSM: 00
  • Parity: 1

Hiçbir sistem cevap vermez, sadece veri alır.

⚙️ Diğer Protokollerle Karşılaştırma

ÖzellikARINC 429CAN BusRS-485
Veri YönüTek yönlüÇift yönlüÇift yönlü
Kullanım AlanıHavacılıkOtomotiv, endüstriEndüstri
Veri Formatı32-bit sabitDeğişkenEsnek
Hata TespitiParity bitiCRC + ACKGenelde yok
KararlılıkÇok yüksekOrtaDüşük-Orta

🔒 Neden Hâlâ Kullanılıyor?

  • Stabil ve test edilmiş sistem
  • Deterministik yapı (önceden öngörülebilirlik)
  • Basit mimari
  • Geriye dönük uyumluluk

Yeni nesil uçaklarda ARINC 664 (AFDX) gibi sistemler gelse de ARINC 429 hâlâ güvenilir bir standardır.

🧰 Donanım Tarafı

  • Diferansiyel sinyal (RS-422 uyumlu)
  • 2 kablo yeterlidir
  • Örnek entegre: Holt HI-3593

🧪 Simülasyon ve Hobi Seviyesi Uygulamalar

  • ARINC 429 USB dongle
  • Arduino ile temel sinyal üretimi
  • Simulink ile blok bazlı modelleme

🎯 Sonuç

ARINC 429 öğrenmeye değer mi? Kesinlikle evet!

Özellikle havacılıkta çalışmak isteyen mühendisler için vazgeçilmez bir altyapıdır. Sadeliği sayesinde öğrenmesi kolay, uygulaması güçlüdür.

🔖 Terimler Sözlüğü

TerimAnlamı
LabelVeriyi tanımlayan numara
SSMVerinin geçerlilik durumu
ParityHata kontrol biti
TransmitterVeri gönderen cihaz
ReceiverVeriyi alan cihaz

📌 Ekstra Kaynaklar

  • Holt Integrated Circuits
  • ARINC 429 PDF dokümanı (Google üzerinden erişebilirsiniz)
  • GitHub’da ARINC 429 simülasyon projeleri

9 Haziran 2025 Pazartesi

C Dilinde Moving Average Filter (Hareketli Ortalama Filtresi) Nedir, Nasıl Uygulanır?

Hareketli Ortalama Filtresi (Moving Average Filter), sinyal işleme ve veri analizi alanlarında en çok tercih edilen basit ve etkili filtrelerden biridir. Gürültülü verilerin pürüzsüzleştirilmesi, ani değişimlerin yumuşatılması ve sensör okumalarının stabilize edilmesi gibi birçok uygulama alanında kullanılır. Özellikle gömülü sistemlerde, mikrodenetleyicilerde ve gerçek zamanlı uygulamalarda, C dili ile kolayca uygulanabilir olması sayesinde oldukça popülerdir.

Hareketli Ortalama Filtresi Nedir?

Kısaca, hareketli ortalama filtresi, belirli bir pencere (örneğin N örnek) içerisindeki verilerin aritmetik ortalamasını alarak yeni bir çıktı üretir. Böylece, kısa süreli gürültüler ve ani değişimler filtrelenmiş olur.

Matematiksel olarak:
Y[n] = (X[n] + X[n-1] + ... + X[n-(N-1)]) / N
Burada:

  • Y[n]: Filtrelenmiş çıktı

  • X[n]: En yeni giriş değeri

  • N: Pencere boyutu (window size)


Avantajları ve Dezavantajları

Avantajlar:

  • Basit ve hızlı algoritma

  • Bellek ve işlemci gereksinimi düşük

  • Gerçek zamanlı uygulamalara uygun

Dezavantajlar:

  • Ani değişimleri geciktirir (faz kayması)

  • Büyük pencerelerde tepki yavaştır

  • Herkese uyan tek boyutlu çözüm değildir; pencere boyutu dikkatle seçilmelidir


C Dilinde Moving Average Filter Nasıl Uygulanır?

Aşağıda, hareketli ortalama filtresinin C dilinde farklı şekillerde uygulanışı anlatılmaktadır.

1. Temel Uygulama: Döngüyle Ortalama Alma

Kullanımı:

Eksisi:

Her yeni örnekte tüm pencereyi toplar, bu da işlemciyi yorar.


2. Kayan Pencere ile Optimizasyon (Dairesel Buffer Kullanımı)

Dairesel (circular) buffer ve kayan toplam yaklaşımıyla işlem yükü azaltılabilir.

Kullanımı:

Avantajı:

  • Her örnek için sadece iki toplama/çıkarma işlemi gerekir.

  • Özellikle gömülü sistemlerde çok daha hızlıdır.


3. Uygulama Alanları

  • Sensör verilerinin düzeltilmesi (ör. sıcaklık, ivmeölçer)

  • Finansal zaman serilerinde veri yumuşatma

  • Gürültülü sinyal filtreleme (ör. ADC verisi)

  • Otomotivde, tıbbi cihazlarda, endüstriyel kontrol sistemlerinde


Pencere Boyutu (Window Size) Nasıl Seçilmeli?

  • Küçük pencere (örn. 3–5): Ani değişimlere daha duyarlı, az gecikme.

  • Büyük pencere (örn. 20–50): Daha yumuşak sonuç, daha fazla gecikme.

Kullanım amacınıza ve verinizin doğasına göre pencere boyutunu dikkatli seçmelisiniz.


Kodun Tamamı: Basit Moving Average Filter Kütüphanesi

Sonuç

Hareketli ortalama filtresi, basitliği ve etkililiğiyle öne çıkan bir filtreleme yöntemidir. C dilinde uygulanması da oldukça kolaydır. Kodunuzu ve pencere boyutunuzu ihtiyacınıza göre optimize ederek, birçok gerçek zamanlı uygulamada başarılı sonuçlar elde edebilirsiniz.

Sen de uygulaman için yukarıdaki örnekleri kolayca entegre edebilirsin!

17 Mart 2025 Pazartesi

ISO/SAE 21434:2021 Standardı: Otomotiv Siber Güvenliği İçin Yeni Çağı Başlatıyor

Modern araçlar, giderek daha fazla elektronik ve yazılım bileşenlerine bağımlı hale geliyor. Bu durum, araçların performansını ve kullanıcı deneyimini artırsa da aynı zamanda siber güvenlik risklerini de beraberinde getiriyor. Özellikle otonom sürüş, bağlantılı araçlar (connected vehicles) ve elektrikli araçlar gibi yenilikçi teknolojiler, siber tehditlere açık hedefler haline gelmiştir. İşte tam bu noktada ISO/SAE 21434:2021 standardı devreye giriyor. Bu yazıda, ISO/SAE 21434:2021'i inceleyerek otomotiv sektöründeki siber güvenlik süreçlerini nasıl dönüştürdüğünü açıklayacağız.


ISO/SAE 21434:2021 Nedir?

ISO/SAE 21434:2021, otomotivdeki siber güvenlik yönetimi için geliştirilmiş bir standarttır. Bu standardın amacı, araç sistemlerinin tasarımından üretimine, hatta son kullanımına kadar tüm yaşam döngüsünde siber güvenlik risklerini minimize etmektir. ISO/SAE 21434, özellikle bağlantılı araçların ve elektronik kontrol ünitelerinin (ECU) siber saldırılarına karşı korunmasını sağlar.

Bu standart, yalnızca teknik önlemleri değil, aynı zamanda organizasyonel süreçleri, personel eğitimi ve risk yönetimini de kapsar. Böylece, araç üreticileri ve tedarikçileri için kapsamlı bir siber güvenlik çerçevesi sunar.


ISO/SAE 21434:2021'in Temel Bileşenleri

ISO/SAE 21434:2021, araç sistemlerindeki siber güvenlik süreçlerini aşağıdaki ana başlıklar altında ele alır:

1. Risk Yönetimi

Araç sistemlerindeki potansiyel siber tehditleri tanımlamak ve bu tehditlerin sonuçlarını analiz etmek, ISO/SAE 21434'ün temel adımlarından biridir. Risk yönetimi sürecinde:

  • Hangi sistemlerin siber saldırılara açık olduğu belirlenir.
  • Tehditlerin olası etkileri değerlendirilir.
  • Risk azaltma stratejileri oluşturulur.

Bu süreç, özellikle otonom sürüş sistemleri ve batarya yönetim sistemleri (BMS) gibi kritik bileşenler için hayati öneme sahiptir.

2. Yaşam Döngüsü Yaklaşımı

ISO/SAE 21434, araç sistemlerinin tüm yaşam döngüsünü kapsayan bir yaklaşım benimser. Bu süreç şu aşamaları içerir:

  • Tasarım ve Geliştirme: Sistemlerin siber güvenlik gereksinimlerine uygun olarak tasarlanması.
  • Üretim ve Dağıtım: Üretim sırasında siber güvenlik protokollerinin uygulanması.
  • Kullanım ve Bakım: Araçların kullanım sürecinde düzenli olarak güncellenmesi ve izlenmesi.
  • Son Kullanım: Araçların kullanım ömrünün sonunda verilerin güvenli bir şekilde silinmesi.

3. Siber Güvenlik Yönetim Sistemi (CSMS)

ISO/SAE 21434, araç üreticilerinin bir Siber Güvenlik Yönetim Sistemi (Cybersecurity Management System - CSMS) kurmasını zorunlu kılar. CSMS, siber güvenlik süreçlerini organize eden ve sürekli iyileştirilen bir çerçevedir. Bu sistem sayesinde:

  • Siber güvenlik politikaları belirlenir.
  • Riskler sürekli izlenir ve müdahale edilir.
  • Yazılım güncellemeleri ve yamaları düzenli olarak dağıtılır.

4. Veri İzleme ve İletişim Protokolleri

Modern araçlar, sürekli olarak veri toplar ve bu verileri işler. ISO/SAE 21434, bu süreçlerin güvenliğini sağlamak için:

  • Veri bütünlüğünü koruyan mekanizmalar önerir.
  • İletişim protokollerinin (örneğin CAN, Ethernet) güvenliğini artırır.
  • Siber saldırıları gerçek zamanlı olarak tespit eden sistemler geliştirir.

ISO/SAE 21434:2021'in Endüstriye Katkıları

ISO/SAE 21434:2021, otomotiv sektörüne birçok açıdan katkı sağlar:

  1. Daha Güvenli Araçlar:
    Standardın önerdiği süreçler, araçların siber saldırılara karşı direncini artırır. Bu da hem kullanıcı güvenliğini hem de marka itibarını korur.
  2. Global Uyumluluk:
    ISO/SAE 21434, uluslararası bir standart olduğu için, araç üreticilerinin global pazarlarda rekabet avantajı elde etmesini sağlar.
  3. Yasal Uyumluluk:
    Özellikle Avrupa Birliği gibi bölgelerde, araçların siber güvenlik standartlarına uygun olması zorunludur. ISO/SAE 21434, bu tür yasal gerekliliklere uyum sağlama konusunda rehberlik eder.
  4. Sürekli İyileştirme:
    Standardın yaşam döngüsü yaklaşımı, araç sistemlerinin sürekli olarak güncellenmesini ve iyileştirilmesini teşvik eder.

Gelecekteki Gelişmeler

ISO/SAE 21434:2021, otomotivdeki siber güvenlik süreçlerini dönüştürmeye başlamış olsa da, bu alanda sürekli yenilikler bekleniyor. Özellikle şu alanlarda gelişmeler yaşanabilir:

  • Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi: Siber saldırıları tahmin etmek ve engellemek için daha akıllı algoritmalar.
  • Kuantum Bilgi İşlem: Siber güvenlik süreçlerini daha güçlü hale getirmek.
  • Kablosuz Güncelleme (OTA): Yazılım güncellemelerinin güvenliğini artırmak.

Sonuç

ISO/SAE 21434:2021, otomotivdeki siber güvenlik süreçlerini standardize eden ve bu alanda yeni bir çağ başlatan bir standarttır. Araç üreticileri ve tedarikçileri için kapsamlı bir çerçeve sunarken, aynı zamanda kullanıcıların güvenliğini de en üst düzeyde tutar.

Üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar için, otomotiv sektöründe kariyer yapmayı düşünenler, ISO/SAE 21434:2021 gibi standartları anlamak, bu alanda fark yaratmanın ilk adımı olacaktır. Siber güvenlik, modern ulaşımın kalbinde atarken, ISO/SAE 21434:2021 ise bu kalbin düzenli ve güvenli bir şekilde atmasını sağlayan kilit bir unsurdur.

Bu standart, yalnızca bir teknik doküman değil, aynı zamanda otomotivdeki güvenlik ve yenilikçiliğin sembolüdür.

 

10 Mart 2025 Pazartesi

ISO/TR 9839:2023 Teknik Raporu: Functional Safety (ISO 26262) Perspektifinden İnceleme

ISO/TR 9839:2023 Teknik Raporu: Functional Safety (ISO 26262) Perspektifinden İnceleme

Otomotiv endüstrisi, elektrikli ve otonom araç teknolojilerinin hızla gelişmesiyle birlikte, araç güvenliği konusuna daha fazla odaklanmaktadır. Bu bağlamda, işlevsel güvenlik (Functional Safety) standartları, özellikle ISO 26262, elektrikli ve elektronik sistemlerin güvenliğini sağlamak için kritik bir rol oynamaktadır. Yeni yayınlanan ISO/TR 9839:2023 teknik raporu, bu standartların uygulanmasında öngörücü bakımın (predictive maintenance) entegrasyonunu ele alarak, araç güvenliği ve performansını artırmayı hedeflemektedir.

ISO 26262 ve İşlevsel Güvenlik

ISO 26262, otomotiv sektöründe elektrikli ve elektronik sistemlerin işlevsel güvenliğini sağlamak için oluşturulmuş uluslararası bir standarttır. Bu standart, araçlardaki güvenlikle ilgili sistemlerin tüm yaşam döngüsünü kapsayarak, potansiyel arızaların önlenmesi ve yönetilmesine yönelik süreçleri tanımlar. ISO 26262, risk tabanlı bir yaklaşım benimseyerek, tehlikeli operasyonel durumların riskini niteliksel olarak değerlendirir ve sistematik hataların önlenmesi ile rastgele donanım hatalarının tespiti veya kontrolü için güvenlik önlemleri tanımlar.

ISO/TR 9839:2023'ün Amacı ve Kapsamı

ISO/TR 9839:2023, ISO 26262-5 standardı ile birlikte donanım bileşenlerine öngörücü bakım uygulamalarını ele alan bir teknik rapordur. Öngörücü bakım, araçlardaki donanım bileşenlerinin durumunu sürekli izleyerek, potansiyel arızaları meydana gelmeden önce tespit etmeyi ve böylece beklenmedik arızaları önlemeyi amaçlar. Bu yaklaşım, araç güvenilirliğini artırırken, bakım maliyetlerini ve araçların beklenmedik duruş sürelerini azaltır.

Öngörücü Bakımın İşlevsel Güvenlik ile Entegrasyonu

Öngörücü bakımın işlevsel güvenlik süreçlerine entegrasyonu, araç güvenliği ve performansını artırmada önemli bir adımdır. ISO/TR 9839:2023, bu entegrasyonun nasıl gerçekleştirileceğine dair rehberlik sağlar. Özellikle, öngörücü bakım verilerinin kullanılmasıyla, potansiyel donanım arızalarının erken tespiti ve yönetimi mümkün hale gelir. Bu da, ISO 26262'nin gerektirdiği güvenlik hedeflerine ulaşılmasını kolaylaştırır.

Pratik Uygulamalar ve Faydaları

ISO/TR 9839:2023'ün uygulanması, otomotiv endüstrisinde çeşitli pratik faydalar sunar:

  • Arıza Önleme: Öngörücü bakım, potansiyel arızaları önceden tespit ederek, beklenmedik sistem arızalarının önüne geçer.

  • Maliyet Tasarrufu: Planlı bakım ve onarımlar sayesinde, acil durum müdahalelerinin maliyeti azaltılır.

  • Güvenlik Artışı: Kritik bileşenlerin sürekli izlenmesi, araç güvenliğini artırır ve yolcu güvenliğini sağlar.

Sonuç

ISO/TR 9839:2023 teknik raporu, öngörücü bakım uygulamalarının ISO 26262 çerçevesinde nasıl entegre edileceğine dair önemli bir rehber sunmaktadır. Bu entegrasyon, otomotiv sektöründe araç güvenliği ve performansının artırılmasına katkı sağlar. Öngörücü bakımın işlevsel güvenlik süreçlerine dahil edilmesi, hem üreticiler hem de kullanıcılar için önemli avantajlar sunar.

5 Mart 2025 Çarşamba

HAL Kütüphanesine Giriş: Neden ve Nasıl Kullanılır? #STM32Tips

STM32 mikrodenetleyicileriyle tanıştıysanız, muhtemelen şu soruyu sormuşsunuzdur: "Bu kadar pin, register ve ayar varken ben nasıl başa çıkacağım?" İşte tam bu noktada HAL kütüphanesi sahneye çıkıyor—adeta STM32’nizi elinizden tutup "Korkma, ben buradayım!" diyen bir rehber gibi. Bu yazıda, HAL’in ne olduğunu, neden hayat kurtardığını ve nasıl kullanıldığını keyifli bir dille anlatacağım. Hazırsanız, kahvenizi alın, 4 dakikalık bir STM32 macerasına çıkıyoruz!

HAL Nedir? Donanımın Dostu!

HAL, yani Hardware Abstraction Layer (Donanım Soyutlama Katmanı), STM32’nin karmaşık donanım detaylarını sizin için sadeleştiren bir kütüphane. Register’larla boğuşmak, bit kaydırmalarıyla uğraşmak yerine, HAL size "Şunu yap!" dediğinizde donanımı usulca ayarlayan bir sihirbaz sunuyor. STMicroelectronics’in geliştirdiği bu araç, yüzlerce STM32 modelinde tutarlı bir kod yazma deneyimi sağlıyor. Yani, ister STM32F103 ile LED yakıyor olun, ister STM32H7 ile uçuk projeler peşinde koşun, HAL sizin sırtınızı kolluyor.

Neden HAL Kullanmalısınız?

Diyelim ki bir GPIO pinini çıkış yapmak istiyorsunuz. Eski usul register programlamada, önce datasheet’e dalar, GPIOA_CRH register’ını bulur, sonra bitleri elle ayarlardınız—tam bir bulmaca! HAL ile ise sadece HAL_GPIO_Init() diye bir fonksiyon çağırıyorsunuz, pin hazır! Peki, HAL’i seçmek için başka neler var?

  • Hız: STM32CubeMX ile birleştirince saniyeler içinde proje başlatırsınız.
  • Taşınabilirlik: Kodunuzu başka bir STM32’ye taşıyın, çoğu şey çalışmaya devam eder.
  • Kolaylık: "Bu timer nasıl PWM üretir?" diye düşünmek yerine, HAL’in hazır fonksiyonlarına güvenin.
    Kısacası, HAL sizi donanımın derinliklerinden çekip çıkarır ve "Projenize odaklan!" der.

Nasıl Başlarız? İlk Adım: LED Yakalım!

HAL’in büyüsünü anlamak için bir LED yakma örneği yapalım. STM32CubeMX’i indirin (ücretsizdir, ST’nin sitesinden kapın), bir STM32 kart seçin—mesela Nucleo-F103RB.

  1. CubeMX’te Ayar Yapın:
    • GPIO sekmesine gidin, LED’in bağlı olduğu pini (örneğin PA5) "GPIO_Output" olarak seçin.
    • "Project Manager"dan kodu oluşturun, bir IDE’de (Keil, STM32CubeIDE) açın.
  2. Kodu İnceleyin: CubeMX, HAL’in temellerini sizin için hazırlar. main.c içinde şuna benzer bir şey görürsünüz:

HAL_GPIO_Init(GPIOA, &GPIO_InitStruct); // PA5’i hazırlar 

  1. LED’i Yakın: while(1) döngüsüne şu satırı ekleyin:

HAL_GPIO_WritePin(GPIOA, GPIO_PIN_5, GPIO_PIN_SET); // LED yanar! 

HAL_Delay(500); // 500ms bekler 

HAL_GPIO_WritePin(GPIOA, GPIO_PIN_5, GPIO_PIN_RESET); // LED söner 

HAL_Delay(500); 

Kodu derleyin, karta yükleyin ve voilà—LED yanıp sönüyor! HAL, tüm register sihirlerini sizin için yaptı.

Küçük Bir Bonus: HAL’in Sınırları

HAL mükemmel mi? Eh, her süper kahramanın bir zayıf yanı var. Küçük, hız kritik projelerde register seviyesinde kontrolü tercih edebilirsiniz—HAL biraz fazla "nazik" kalabilir. Ama başlangıç ve orta seviye projeler için? Kesinlikle bir naber! Üstelik, daha fazla hız gerektiğinde HAL’i LL (Low Layer) kütüphanesiyle karıştırabilirsiniz.

Son Söz: HAL ile İlk Adımı Atın!

HAL kütüphanesi, STM32 dünyasına giriş biletiniz. Karmaşayı bırakın, yaratıcılığınızı konuşturun. Bir LED yakmakla başlayın, sonra UART, timer

 Kaynaklar

  1. http://www.emcu.it/STM32Cube/STM32Cube.html

3 Mart 2025 Pazartesi

Elektrikli Araçlarda BMS'lerin ISO/TR 9968:2023 Perspektifinden İncelenmesi

Elektrikli araçlar (EV), sürdürülebilir ulaşımın geleceğini şekillendiren en önemli teknolojilerden biridir. Ancak bu araçların başarısı, yalnızca güçlü motorlar veya aerodinamik tasarımlara bağlı değildir. Bataryalar, elektrikli araçların kalbinde yer alan kritik bileşenlerdir ve bu bataryaların yönetimi için tasarlanan Batarya Yönetim Sistemleri (BMS) , araç performansı, güvenliği ve ömrü açısından hayati öneme sahiptir. BMS'lerin tasarım, geliştirme ve uygulama süreçlerinde uluslararası standartlar, özellikle de yeni yayınlanan ISO/TR 9968:2023 , rehberlik edici bir rol oynamaktadır.

Bu yazıda, ISO/TR 9968:2023 standardının BMS'ler üzerindeki etkisini ve bu perspektiften nasıl değerlendirildiğini inceleyeceğiz.


ISO/TR 9968:2023 Nedir?

ISO/TR 9968:2023, elektrikli araçların şarj sistemleri ve ilgili bileşenleri için bir teknik rapor olarak hazırlanmış bir standarttır. Bu standart, özellikle elektrikli araçların şarj altyapısıyla olan etkileşimlerini ve bu süreçteki güvenlik, uyumluluk ve performans gereksinimlerini ele alır. BMS'ler, bataryaların şarj ve deşarj süreçlerini yönettiği için, ISO/TR 9968:2023 kapsamında da önemli bir yer tutar.

ISO/TR 9968:2023, sadece şarj sistemlerine odaklanmaz; aynı zamanda bataryaların güvenli bir şekilde çalışmasını sağlamak için gerekli olan iletişim protokolleri, veri paylaşımı ve hata yönetimi gibi konuları da kapsar. Bu nedenle, BMS'lerin ISO/TR 9968:2023 ile uyumlu olması, elektrikli araçların genel güvenliğini ve performansını artırmada kritik bir faktördür.


BMS'lerin ISO/TR 9968:2023 Çerçevesinde Rolü

ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin aşağıdaki ana alanlarda nasıl işlev gördüğüne dikkat çeker:

1. Şarj Yönetimi ve Uyumluluk

Elektrikli araçlar, farklı şarj istasyonlarıyla uyumlu olmalıdır. Ancak her şarj istasyonunun güç çıkışları, gerilim seviyeleri ve iletişim protokolleri farklılık gösterebilir. ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin bu farklılıkları algılayıp uygun şekilde yanıt vermesini gerektirir. Örneğin:

  • BMS, şarj istasyonundan gelen verileri analiz eder ve bataryanın maksimum kapasitesini aşmadan şarj işlemini optimize eder.
  • Şarj sırasında oluşan sıcaklık artışlarını izler ve gerektiğinde şarj hızını düşürür.

Bu süreçler, ISO/TR 9968:2023'e uygun olarak gerçekleştirildiğinde, hem araç hem de şarj istasyonu için daha güvenli bir deneyim sağlar.

2. İletişim Protokolleri ve Veri Paylaşımı

Modern elektrikli araçlar, şarj istasyonlarıyla iletişim kurmak için çeşitli protokoller kullanır (örneğin, ISO 15118 veya CHAdeMO). BMS, bu iletişim protokollerini yöneten merkezi bir bileşendir. ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin şarj istasyonlarıyla etkili bir şekilde iletişim kurmasını ve şu bilgileri paylaşmasını gerektirir:

  • Bataryanın mevcut şarj durumu (State of Charge - SoC).
  • Maksimum şarj hızı ve gerilim sınırları.
  • Hata kodları veya uyarılar.

Bu veri paylaşımı, şarj sürecinin verimli ve güvenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlar.

3. Güvenlik ve Hata Yönetimi

ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin güvenlik odaklı bir yaklaşım benimsemesini zorunlu kılar. Özellikle şarj sırasında ortaya çıkabilecek hatalar, ciddi güvenlik risklerine yol açabilir. Örneğin:

  • Aşırı akım veya gerilim, bataryanın hasar görmesine neden olabilir.
  • Şarj kablosundaki bir kopma veya kısa devre, yangın riski oluşturabilir.

BMS, bu tür hataları algılayıp anında müdahale edebilmeli ve gerekirse şarj işlemini durdurmalıdır. ISO/TR 9968:2023, bu tür senaryolar için detaylı güvenlik protokolleri tanımlar.

4. Sıcaklık ve Enerji Yönetimi

Şarj sırasında bataryaların sıcaklığı artabilir ve bu durum, bataryanın ömrünü kısaltabilir veya güvenlik riskleri yaratabilir. ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin sıcaklık yönetimini optimize etmesini ve şarj hızını buna göre ayarlamasını önerir. Ayrıca, enerji verimliliği açısından da BMS'lerin şarj sırasında kayıpları minimize etmesi beklenir.


ISO/TR 9968:2023'e Uyum Sağlamanın Avantajları

ISO/TR 9968:2023'e uyumlu bir BMS tasarlamak, birçok avantaj sağlar:

  1. Daha Güvenli Şarj Süreçleri:
    Standarda uygun BMS'ler, şarj sırasında ortaya çıkabilecek riskleri minimize eder ve kullanıcılar için daha güvenli bir deneyim sunar.
  2. Geniş Uyumluluk:
    Farklı şarj istasyonlarıyla uyumlu çalışan BMS'ler, kullanıcıların şarj altyapısından bağımsız olarak sorunsuz bir şekilde şarj yapmasını sağlar.
  3. Verimli Enerji Kullanımı:
    ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin enerji tüketimini optimize etmesini teşvik eder. Bu da bataryanın ömrünü uzatır ve çevresel etkileri azaltır.
  4. Global Pazarlara Erişim:
    ISO/TR 9968:2023 gibi uluslararası standartlara uyumlu ürünler, global pazarlarda daha kolay kabul görür ve rekabet avantajı sağlar.

Gelecekteki Gelişmeler

ISO/TR 9968:2023, elektrikli araçların şarj sistemleri ve BMS'ler için bir başlangıç noktası olarak görülmelidir. Gelecekte, bu standart daha da genişletilebilir ve yeni teknolojilerle entegre edilebilir. Örneğin:

  • Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi: BMS'ler, şarj süreçlerini daha iyi tahmin edebilmek ve optimize edebilmek için yapay zeka algoritmaları kullanabilir.
  • Kablosuz Şarj Teknolojileri: Kablosuz şarj sistemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, BMS'lerin bu teknolojilere uyum sağlaması gerekecektir.
  • Gerçek Zamanlı İzleme ve Raporlama: ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin gerçek zamanlı veri paylaşımını teşvik eder. Bu, sürücülerin ve operatörlerin bataryanın durumunu sürekli takip etmesini sağlar.

Sonuç

Elektrikli araçlar, modern ulaşımın geleceği için umut vaat ediyor. Ancak bu araçların güvenli, verimli ve uyumlu bir şekilde çalışması, yalnızca güçlü bataryalara değil, aynı zamanda bu bataryaları yöneten BMS'lere de bağlıdır. ISO/TR 9968:2023, BMS'lerin tasarım, geliştirme ve uygulama süreçlerinde rehberlik edici bir rol oynar. Bu standart, elektrikli araçların şarj süreçlerini optimize ederken, güvenlik, uyumluluk ve performans açısından da yüksek standartlar belirler.

Üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar için, otomotiv sektöründe kariyer yapmayı düşünenler, ISO/TR 9968:2023 gibi standartları anlamak, bu alanda fark yaratmanın ilk adımı olacaktır. BMS'ler, elektrikli araçların kalbinde atarken, ISO/TR 9968:2023 ise bu kalbin düzenli ve güvenli bir şekilde atmasını sağlayan kilit bir unsurdur.

 

24 Şubat 2025 Pazartesi

Elektrikli Araçlarda BMS'lerin Functional Safety (ISO 26262) Perspektifinden İncelenmesi

Elektrikli araçlar, otomotiv endüstrisinin en hızlı gelişen alanlarından biridir. Bu araçların güvenliği ve performansı, sadece mekanik veya elektriksel bileşenlerle değil, aynı zamanda yazılım ve sistem entegrasyonuyla da doğrudan ilişkilidir. Özellikle Batarya Yönetim Sistemleri (BMS), elektrikli araçların kalbinde yer alan kritik bir bileşendir. Ancak bu kadar önemli bir sistemin güvenilir olması, yalnızca teknik özelliklerle sınırlı değildir. Functional Safety (İşlevsel Güvenlik) standartları, özellikle ISO 26262 çerçevesinde, BMS'lerin tasarımından uygulamasına kadar her aşamasında güvenlik odaklı bir yaklaşım benimsemeyi gerektirir.

Functional Safety Nedir?

Functional Safety, bir sistemin veya bileşenin, beklenmedik durumlar karşısında insan hayatını koruyacak şekilde tasarlanması ve çalıştırılması anlamına gelir. Otomotiv sektöründe, bu konsept ISO 26262 standardıyla formalize edilmiştir. ISO 26262, elektrikli ve elektronik sistemlerin tüm yaşam döngüsü boyunca güvenlik risklerini azaltmayı hedefler. Elektrikli araçlarda kullanılan BMS'ler de bu standardın kapsamındadır.

BMS ve Functional Safety İlişkisi

BMS, bir elektrikli aracın bataryasını izleyen, kontrol eden ve koruyan bir sistemdir. Ancak bu süreçte ortaya çıkabilecek hatalar, ciddi güvenlik risklerine yol açabilir. Örneğin, bir BMS'nin yanlış veri toplaması veya yanlış karar vermesi, bataryanın aşırı ısınmasına, yangına veya patlamasına neden olabilir. İşte burada Functional Safety devreye girer. ISO 26262, BMS'lerin tasarımında aşağıdaki prensipleri ön planda tutar:

  1. Risk Analizi ve Tehlike Değerlendirmesi (HARA):
    BMS'lerin geliştirilmesinin ilk adımı, potansiyel tehlikeleri belirlemek ve bu tehlikelerin sonuçlarını analiz etmektir. HARA (Hazard Analysis and Risk Assessment), BMS'nin ne tür hatalara maruz kalabileceği ve bu hataların yol açabileceği riskleri değerlendiren bir süreçtir. Örneğin, bir hücrenin aşırı şarj olması, araçta yangın riski oluşturabilir. Bu tür senaryolar, HARA ile tanımlanır ve gerekli önlemler alınır.
  2. ASIL Seviyeleri:
    ISO 26262, her bir sistemin veya bileşenin güvenlik seviyesini belirlemek için ASIL (Automotive Safety Integrity Level) kavramını kullanır. ASIL, A'dan D'ye kadar dört seviyeye ayrılır ve D en yüksek güvenlik seviyesini ifade eder. BMS'ler genellikle yüksek ASIL seviyelerinde (örneğin ASIL C veya D) değerlendirilir, çünkü bataryaların hataları ciddi güvenlik risklerine yol açabilir. Yüksek ASIL seviyeleri, daha sıkı testler, doğrulama ve onaylama süreçlerini gerektirir.
  3. Redundancy (Yedeklilik):
    BMS'lerde yedeklilik, bir bileşenin veya sistemin arızalanması durumunda alternatif bir yol sunarak işlevselliği sürdürmesini sağlar. Örneğin, bir sensörün verileri yanlışsa, BMS bu durumu algılayıp alternatif sensörlerden veya algoritmalarla tahmin edilen değerlerden faydalanabilir. Yedeklilik, özellikle yüksek ASIL seviyelerinde zorunlu bir gerekliliktir.
  4. Fail-Safe ve Fail-Operational Tasarım:
    BMS'ler, hata durumlarında "fail-safe" (güvenli şekilde kapanma) veya "fail-operational" (hata sonrası sınırlı işlevsellikle çalışmaya devam etme) modlarına geçebilmelidir. Örneğin, bir çarpışma durumunda BMS, bataryayı anında devre dışı bırakarak (fail-safe) yangın riskini azaltabilir. Alternatif olarak, küçük bir arıza durumunda BMS, kısıtlı kapasitede de olsa bataryayı yönetmeye devam edebilir (fail-operational).
  5. Doğrulama ve Onaylama (Verification & Validation):
    ISO 26262, BMS'lerin hem yazılım hem de donanım düzeyinde kapsamlı testlere tabi tutulmasını gerektirir. Doğrulama (verification), sistemin tasarımının doğru olduğunu kanıtlamayı; onaylama (validation), sistemin gerçek dünyada beklendiği gibi çalıştığını göstermeyi hedefler. BMS'ler için bu süreçler, simülasyonlar, laboratuvar testleri ve saha denemeleri gibi yöntemlerle gerçekleştirilir.

BMS Geliştirme Sürecinde Functional Safety Adımları

  1. Kavramsal Tasarım:
    İlk adım, BMS'nin ne tür işlevler gerçekleştireceğini ve bu işlevlerin güvenlik açısından ne anlama geldiğini belirlemektir. Bu aşamada, tehlike senaryoları ve ASIL seviyeleri tanımlanır.
  2. Sistem ve Yazılım Mimarisi:
    BMS'in mimarisi, güvenlik gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanır. Örneğin, yazılım kodlarının hata ayıklama yetenekleri ve donanımın yedeklilik özellikleri bu aşamada belirlenir.
  3. Test ve Simülasyon:
    BMS, hem normal koşullarda hem de hata senaryolarında test edilir. Simülasyonlar, bataryanın aşırı ısınma, aşırı şarj veya kısa devre gibi durumlarda nasıl tepki vereceğini gösterir.
  4. Üretim ve Bakım:
    Üretim sürecinde de güvenlik ön plandadır. Ayrıca, araç servislerinde BMS'in periyodik olarak kontrol edilmesi ve güncellenmesi, uzun vadeli güvenliği sağlar.

Gelecekteki Gelişmeler

ISO 26262, sürekli olarak güncellenen bir standarttır ve gelecekte BMS'ler için daha da kapsamlı güvenlik gereksinimleri getirebilir. Yapay zeka ve makine öğrenimi gibi teknolojiler, BMS'lerin hata tespit ve müdahale yeteneklerini artırabilir. Ayrıca, bataryaların geri dönüşüm süreçlerinde de Functional Safety perspektifi önem kazanabilir.

Sonuç

Elektrikli araçlar, sürdürülebilir ulaşımın geleceğini şekillendiriyor. Ancak bu araçların güvenliği, yalnızca güçlü motorlar veya aerodinamik tasarımlarla sağlanamaz. BMS'ler, elektrikli araçların kalbinde yer alan kritik bir bileşendir ve bu bileşenin güvenliği, ISO 26262 gibi standartlarla güvence altına alınmalıdır. Functional Safety, BMS'lerin yalnızca teknik özelliklerini değil, aynı zamanda insanların hayatını koruma potansiyelini de vurgular. Üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar için, otomotiv sektöründe kariyer yapmayı düşünenler, Functional Safety ve BMS gibi temel konuları anlamak, bu alanda fark yaratmanın ilk adımı olacaktır.

BMS'ler, modern ulaşımın kalbinde atarken, Functional Safety ise bu kalbin düzenli ve güvenli bir şekilde atmasını sağlayan kilit bir unsurdur.


 

21 Şubat 2025 Cuma

BMS Nedir? (Battery Management System)

Elektrikli Araçlarda Batarya Yönetim Sistemleri: Temel Bilgiler

Elektrikli araçlar (EV) günümüzde sürdürülebilir ulaşımın en önemli parçalarından biri haline geldi. Fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak ve çevresel etkileri en aza indirmek amacıyla geliştirilen bu araçların kalbi, enerji depolama sistemleridir. Bu sistemlerin merkezinde ise bataryalar yer alır. Ancak bir elektrikli aracın performansını, güvenliğini ve ömrünü belirleyen tek şey bataryanın kendisi değildir. Asıl kilit rolü oynayan, Batarya Yönetim Sistemi (BMS) adı verilen teknolojiktir.

Batarya Yönetim Sistemi Nedir?

Basitçe ifade edecek olursak, Batarya Yönetim Sistemi (BMS), bir elektrikli aracın bataryasını izleyen, kontrol eden ve koruyan bir yazılım-donanım kombinasyonudur. BMS, bataryanın her bir hücresini sürekli olarak izler ve onun sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlar. Elektrikli araçlarda genellikle lityum-iyon bataryalar kullanılır ve bu tür bataryalar hassas bileşenlerdir. Lityum-iyon bataryalar aşırı ısınma, aşırı şarj veya düşük şarj gibi durumlarda zarar görebilir ya da tehlikeli olabilir. İşte burada devreye BMS girer.

BMS'in Temel Görevleri

  1. Gerilim İzleme:
    Bir elektrikli aracın bataryası genellikle yüzlerce hücreden oluşur. Her bir hücrenin gerilimi, bataryanın toplam performansını etkileyebilir. BMS, her bir hücrenin gerilimini sürekli izler ve dengesizlikler olduğunda müdahale eder. Örneğin, bazı hücreler fazla şarj olmuşsa, BMS bu hücrelerin şarjını düşürerek tüm bataryayı dengeler.
  2. Sıcaklık Kontrolü:
    Aşırı sıcaklık, bataryalar için büyük bir tehdittir. Lityum-iyon bataryalar genellikle 15°C ile 45°C arasında en iyi performans gösterir. BMS, bataryanın sıcaklığını sürekli ölçer ve gerekirse soğutma sistemini aktive eder. Ayrıca, bataryanın soğuk ortamlarda çalışmasını sağlamak için ısıtma sistemlerini de yönetebilir.
  3. Şarj ve Deşarj Yönetimi:
    BMS, bataryanın ne kadar şarj olduğunu ve ne kadar enerji harcadığını takip eder. Bu sayede, bataryanın aşırı şarj olmasını veya tamamen boşalmasını engeller. Özellikle aşırı şarj, bataryanın ömrünü kısaltabilir ve güvenlik riski oluşturabilir. BMS, şarj sırasında uygun akım ve gerilim değerlerini ayarlayarak bataryanın uzun ömürlü olmasını sağlar.
  4. Güvenlik ve Koruma:
    Elektrikli araçlarda güvenlik her zaman ön plandadır. BMS, bataryanın kısa devre yapmasını, aşırı akım çekmesini veya fiziksel hasar görmesini engellemek için çeşitli koruma mekanizmaları içerir. Örneğin, bir çarpışma durumunda BMS, bataryayı anında devre dışı bırakarak yangın riskini azaltabilir.
  5. Veri Kaydı ve İletişim:
    Modern BMS'ler, bataryanın durumuyla ilgili verileri kaydeder ve bu verileri aracın ana bilgisayar sistemine iletir. Böylece sürücüler, aracın ne kadar şarj kaldığını, tahmini menzili ve bataryanın genel sağlık durumunu görebilir. Ayrıca, bu veriler servislerde bakım ve onarım işlemleri için de kullanılır.

Neden BMS Kritik Öneme Sahiptir?

BMS olmadan bir elektrikli aracın güvenli ve verimli bir şekilde çalışması mümkün değildir. Bataryalar, hem pahalı hem de karmaşık bileşenlerdir. Yanlış kullanıldıklarında hem araç sahiplerine maliyet çıkarabilir hem de ciddi güvenlik riskleri yaratabilir. BMS sayesinde:

  • Bataryanın ömrü uzar.
  • Aracın performansı optimize edilir.
  • Güvenlik riskleri minimize edilir.
  • Sürüş deneyimi daha sorunsuz hale gelir.

Gelecekteki Gelişmeler

Teknoloji hızla ilerledikçe BMS'ler de daha akıllı hale geliyor. Yapay zeka ve makine öğrenimi gibi teknolojiler, BMS'lerin bataryaların davranışlarını daha iyi tahmin etmesini sağlıyor. Bu sayede, bataryaların ömrü daha da uzatılabilecek ve elektrikli araçların menzilleri artırılabilecek. Ayrıca, gelecekteki BMS'ler, bataryaların yeniden kullanılabilirliğini ve geri dönüşüm süreçlerini de optimize edebilir.

Sonuç

Elektrikli araçlar, modern ulaşımın geleceği için umut vaat ediyor. Ancak bu araçların başarılı olması, yalnızca güçlü motorlar veya aerodinamik tasarımlarla mümkün değil. Bataryaların sağlığı ve performansı, elektrikli araçların kalbinde atar. Batarya Yönetim Sistemleri (BMS), bu kalbin düzenli atmasını sağlayan kilit bir teknolojidir. Üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar için, elektrikli araç endüstrisinde kariyer yapmayı düşünenler, BMS gibi temel bileşenleri anlamak, bu alanda fark yaratmanın ilk adımı olacaktır.

Elektrikli araçlar dünyasına adım atmak isteyen herkes için, BMS sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda sürdürülebilirliğin ve yenilikçiliğin sembolüdür.

 

5 Ocak 2025 Pazar

STM32 Mikrodenetleyicilerde HR Timer Kullanımı ve Avantajları #STM32Tips

STM32 mikrodenetleyiciler, geniş özellik yelpazesiyle hem basit uygulamalar hem de endüstriyel seviyede karmaşık projeler için ideal çözümler sunar. Bu özellikler arasında yer alan HR (High-Resolution) Timerlar, özellikle yüksek hassasiyet gerektiren uygulamalarda öne çıkar. Bu yazıda, HR timerların işlevleri, avantajları ve kullanım alanları hakkında bilgi edineceksiniz.

HR Timer Nedir?

HR timer, geleneksel timer birimlerine kıyasla çok daha yüksek çözünürlükte zamanlama ve sinyal oluşturma yeteneği sunan bir bileşendir. Standart timerlar genellikle mikrodenetleyicinin saat frekansı ile sınırlıyken, HR timerlar ek interpolasyon teknikleri kullanarak daha hassas kontrol sağlar.

HR Timerların Özellikleri

  • Yüksek çözünürlük: Nano saniye seviyesinde hassas PWM (Pulse Width Modulation) çıkışı.
  • Esnek PWM yapılandırması: Çeşitli sinyal frekanslarında ve genişliklerinde hassas sinyal üretimi.
  • Senkronizasyon yetenekleri: Birden fazla timer birimi ile senkronize çalışarak karmaşık kontrol döngüleri oluşturma.
  • Geniş uygulama desteği: Motor kontrolü, güç elektroniği ve hassas veri toplama sistemlerinde kullanıma uygun.

Kullanım Alanları

  1. Motor Kontrolü: FOC (Field Oriented Control) algoritmaları gibi hassas kontrol tekniklerinde HR timerlar kritik bir rol oynar.
  2. Güç Elektroniği: Anahtarlamalı güç kaynaklarında veya inverter tasarımlarında hassas zamanlama sağlanır.
  3. Hassas Sensör Kontrolü: Lidar ve benzeri uygulamalarda yüksek çözünürlüklü zamanlama gereksinimleri karşılanır.
  4. Ses İşleme ve Modülasyon: Audio DAC kontrolü ve yüksek kaliteli modülasyon işlemlerinde kullanılır.

STM32 Ailesinde HR Timerlar

HR timerlar genellikle STM32'nin STM32G4 ve STM32H7 serisi gibi performans odaklı modellerinde bulunur. Bu serilerdeki HR timerlar, mikrodenetleyicilerin DSP ve motor kontrol özellikleriyle entegre çalışarak yüksek hassasiyetli uygulamalara imkan tanır.

HR Timer Kullanımı

HR timerları kullanmak için STM32CubeIDE gibi geliştirme araçları tercih edilir. STM32CubeMX yardımıyla timer yapılandırması yapılabilir. Örneğin:

  • PWM modunun seçimi.
  • Timer frekansı ve periyodunun ayarlanması.
  • HR timer interpolasyon modunun aktif edilmesi.

Sonuç

STM32 mikrodenetleyicilerde HR timerlar, hassasiyetin ön planda olduğu projelerde önemli avantajlar sunar. Motor kontrolünden güç elektroniğine kadar geniş bir uygulama yelpazesinde kullanılabilen bu timerlar, tasarımcılara zamanlama ve sinyal oluşturma konusunda büyük esneklik sağlar.

13 Aralık 2024 Cuma

Transistörlü Röle Sürme Devresinde Diyot Kullanımının Önemi

Transistörlü Röle Sürme Devresinde Diyot Kullanımının Önemi

Elektronik devrelerde diyotların farklı görevleri bulunur. Bu yazıda, bir transistör aracılığıyla sürülen bir röle devresindeki diyotun neden kritik bir bileşen olduğunu inceleyeceğiz.

Devre Tasarımına Genel Bakış

Görseldeki devre, bir transistörün yardımıyla bir rölenin kontrol edilmesini sağlamaktadır. Devredeki temel bileşenler şunlardır:

Transistör: Giriş sinyaline göre iletime geçerek rölenin enerjilenmesini sağlar.

Röle: Bobini üzerinden akım geçtiğinde elektromanyetik alan oluşturarak mekanik anahtarının konumunu değiştirir.

Diyot: Röle bobini ile paralel bağlanmış olan bu diyot, devrede bir nevi koruma görevi üretir.

Diyelim ki giriş sinyali transistörü iletime soktu ve rölenin bobini üzerinden akım akmaya başladı. Bu durumda röle mekanik anahtarını kapatır ve bağlı bulunduğu yüklenin çalışmasını sağlar. Ancak, transistör kesime geçip akım akışı aniden kesildiğinde diyotun önemi ortaya çıkar.

Diyotun Koruma Mekanizması

Bir röle bobini, elektromanyetik indürens temelinde çalışr. Bobin üzerinden geçen akım kesildiğinde, bu akımın hızla sona ermesi bobin içerisinde bir öz indürens voltajı oluşturur. Bu voltaj genellikle çok yüksek olabilir (yüzlerce volt seviyesine ulaşabilir) ve devrenin diğer bileşenlerine zarar verebilir.

Diyot, bu noktada koruyucu bir unsur olarak devreye girer. Diyotun röle bobinine paralel bağlı olması, öz indürens sonucu oluşan bu ters yönlü voltajı şu sekilde bastırır:

  • Röle bobini akımını kesmeye çalıştığında, bobin uçlarında yüksek bir gerilim oluşur.
  • Diyot, ters gerilimi kendi üzerinden ileterek bobinde oluşan enerjiyi çözer.
  • Bu sayede transistör, yüksek voltaj seviyesine (spike) maruz kalmaz ve zarar görmekten korunur.

Diyot Olmasaydı Ne Olurdu?

Diyotun bulunmadığı durumlarda, bobin içerisinde oluşan öz indürens voltajı transistörün bacaklarına zarar verebilir. Bu, transistörün yanmasına ya da kalıcı hasarlara yol açabilir. Ayrıca devrenin genel çalışma kararlılığı ciddi anlamda bozulabilir.

Zener Diyotun Rolü

Bu devrede ayrıca bir zener diyot kullanılmış. Zener diyot, belirli bir eşik voltajı aştığında iletime geçerek gerilimi sınırlar. Röle bobini üzerinde oluşan gerilimı kontrol altında tutarak devrede ekstra bir koruma katmanı sağlar.

Sonuç

Diyotlar, basit görünüşlerine rağmen elektronik devrelerde çok kritik bir rol oynar. Görseldeki devrede kullanılan diyot, transistörü ve diğer bileşenleri koruyarak devrenin uzun ömürlü ve güvenilir olmasını sağlar. Bu tür koruma önlemleri, özellikle elektromekanik bileşenlerle çalışan devrelerde vazgeçilmezdir.

Kaynaklar:

  1. https://www.learningaboutelectronics.com/Articles/Relay-driver-circuit.php

19 Mart 2024 Salı

CAN Bus Frame Tipleri

Yazıya başlamadan önce CAN Bus temelleri ve mesaj yapısının temellerini incelemek için bu linkte yer alan blog yazısını inceleyebilirisiniz.

CAN Bus hattında kullanılan 4 tip frame (çerçeve, yapı) vardır.

  • Data Frame: Data framei, temelde data/veri taşımak için kullanılan ana yapıdır. CAN Bus sistemleri arasında veri transferi için kullanılır. Tek bir data framei üzerinden minimum 1 maksimum 8 byte veri transferi tek seferde gerçekleştirilebilir.
  • Remote Frame: Remote frame, veri talep etme frameidir. Remote framede tanımlanan ID CAN Bus ağına basılır. İlgili mesaj paketini barındıran sistem bu ağa ilgili data frameini basar. Remote frame, bir sistemin, bir veriye özellikle ihtiyaç duyduğu zamanda kullanılır.
  • Error Frame: SOF ile CRC arasında 6 veya 12 bit boyunca aynı seviye (High/Low, Recessive/Dominant) veri gönderilmesiyle error framei tanımlanmış olur ve hattaki sistemler ilgili framei error frame olarak işaretler. Error frame istemli gönderilen bir frame değildir. Bir sistem bir paketi göndermeye başladıktan sonra bir hata tespit edilirse ilgili frame error frameine çevrilir.
  • Overload Frame: CAN Bus peripheralı meşgul olduğu durumlarda hattı meşgul tutmak için overload frame hatta basar. Bu bilgi hattın durdurulması için kullanılır. Günümüzde genellikle kod üzerinden kontrol edilmez. CAN Bus peripheralları bu durumu kendisi tespit eder ve gerektiği kadar hattı meşgulde tutar, sonrasında bırakır.



Kaynaklar
  1. https://medium.com/@mohammednumeir13/can-protocol-types-of-can-frames-51c8444176bb
  2. https://www.researchgate.net/publication/340883976_Cyberattacks_and_Countermeasures_For_In-Vehicle_Networks/figures?lo=1

6 Mart 2024 Çarşamba

POWERB Alkaline LR03 AAA 1.5 Volt Pil Değerlendirmesi @250mA

Bu yazıda testimizi 250 mA seviyesinde gerçekleştirdik. 250 mA sabit akımda voltaj grafiği 800 mV'u yaklaşık 2,4 saatte kesiyor. Bu durumda POWERB Alkaline LR03 AAA pilin kapasitesi 2,4 h*250 mA hesabından 600 mAh olarak bulunur.

Test düzeneği ve ölçüm ile ilgili konulara buradaki yazıdan ulaşabilirsiniz.









Label order: Row ID | Time Stamp (Millisecond) | Voltage (mV) | Current (mA) | Set Current (mA)

Veri seti

Pil Kıyaslama Yazıları

1 Mart 2024 Cuma

CAN Bus Fiziksel Katmanı

CAN (Controller Area Network) Bus CANH, CANL şeklinde isimlendirilen ikili hat üzerinden birden çok sistemin konuşabildiği, aynı anda tek bir sistemin konuştuğu (half-dublex), yüksek hızlı uygulamalara izin veren bir ağ yapısıdır.

Haberleşme yapılarında farklı seviye katmanlar ve uygulama tipleri vardır. Bu kapsamda CAN Bus'ın fiziksel katmanı üzerine detaylı bir inceleme gerçekleştirilmiştir.

Bu konuya giriş yaparken donanım seviyesinden işi ele alıp elektriksel seviyeye ilerlemek mantıklı olacaktır.

Öncelikle yazı  kapsamında kullanılacak tanımlardan bahsetmek gerekirse, sistem ifadesini CAN Bus hattına bağlanabilen ve haberleşebilen her şey olarak düşünebiliriz. Otomotiv üzerinden örnek verecek olursak VCU, BMS, Inverter gibi CAN Bus ile haberleşen yapılara sistem diyebiliriz.

Bir CAN Bus hattı CANH ve CANL hatlarının burulmuş çifti (twisted pair) ile birbirine bağlanır. Bu yapı ethernet kablolarında da benzer şekilde kullanılır. Bu bağlantı elektromanyetik yayılıma karşı hattın güçlü olmasını sağlar. Bu yapıda hat üzerinde indüklenen gürültü akımları her iki hatta neredeyse ortak seviyede etkileyeceği için CANH, CANL arasındaki fark neredeyse sabit kalır. 

Örnek bir burulmuş çift (twisted pair) görseli aşağıda görebilirsiniz.

CANH, CANL twisted pair kablo üzerinden iletildikten sonra elektronik devre üzerindeki yapılar ile karşılaşıyoruz. Burada temel yapıyı anlamak için CAN Bus dönüştürücüler ile anlatıma devam etmek faydalı olacaktır. Sektörde de sıklıkla kullanılan SN65HVD1050 entegresini örnek olarak ele alabiliriz. Bu yapılar mikrodenetleyicilerden çıkan CANTX, CANRX pinlerini CANH, CANL seviyesine dönüştürür. CAN Bus dönüştürücü entegrelerinin ana görevi budur. Tamamen analog yapılar bu dönüşüm için yeterlidir. Bununla birlikte hat ile ilgili temel elektriksel kontrolleri yapabilir. Entegre özelinde sıcaklık kontrolü ve koruması yapabilir. ESD korumaları sağlayabilir. Bublar zorunlu fonksiyonlar değildir.

SN65HVD1050'nin iç yapısı aşağıdaki gibidir.

CAN Bus dönüştürücüleri giriş tarafında CANH, CANL değerlerinin elektriksel farkına göre RXD ucuna 1/0 bilgisi gönderir. CANH, CANL aynı değerlerde ise lojik 1, aradaki fark 2.5 V ise lojik değer 0'dır.


Gönderici taraftan bakacak olursak TXD pini üzerinden bir sürücü kısım aktifleşir ve çıkış anahtarlarını sürer. Bu anahtarlar TXD lojik 0 iken aktif çalışır ve CANH, CANL hattını 2.5 V farka çeker. Aksi durumda aynı değerde tutar.

CAN Bus'ın özelliklerinden biri hattı sürerken aynı zamanda aktif olarak okumaya devam etmesi ve CAN mesaj paketi içerisinde belli bitleri takip ederek karşı alıcının mesajı sağlıklı bir şekilde alıp almadığını doğrulamasıdır. Bu sayede gönderilen mesajların en az bir alıcıya ulaşıp ulaşmadığından gönderici taraf emin olur.

Ek ve büyük bir katkısı da veri gönderirken okumaya devam etmesi sayesidne herhangi bir durumda önceliği yüksek bir mesaj paketi başka bir sistem üzerinden gönderilirse, hattı her sistem sürekli okuyarak çalışmaya devam ettiği için ilgili yüksek öncelikli mesaja diğer tüm sistemler izin/öncelik verir.

Kaynaklar:

  1. https://www.ti.com/lit/an/sloa101b/sloa101b.pdf

Otomotiv Ethernet vs CAN FD: Hangisi Otomotivin Geleceği?

🚗 Otomotiv Ethernet vs CAN FD: Hangisi Otomotivin Geleceği? Günümüzde otomotiv elektroniği baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Otonom sürü...